Temmuz 15, 2004

Bodrum Bodrum

Baştan çıkarıcı bir güzelliği var Bodrum’un. Tatile geldim zannederken tası tarağı toplayıp bir koyuna yerleşmeniz an meselesi.

Musikisi kendinden. Dünyanın mutluluk noktası. Öylesine güzel renkleri, kokusu, dokusu… Bodrum; sözcüklerin tanımlamayayetmediği muhteşem bir yeryüzü parçası... Yazın en insafsız sıcaklarına, her dem ilahi ayardaki nemi ve tatlı meltemiyle karşı koyar. Merkezindeki çılgın kalabalığa karşın bitimsiz mavilikteki koyları sükuneti ile sarar sarmalar, teskin eder. Maviliği ise her adımda farklı bir ton alır ve kendine çeker, daldıkça başka dünyalarla kucaklaşırsınız. Ve Bodrum’a bir kez bile gitseniz düşleriniz artık onun masmavi mavisi, apak beyazı ve begonvillerinin rengindedir artık. Daracık güzelim sokakları, Bodrum evleri olarak bilinen çiçeklerle bezeli evleri, zeytin ağaçları, kalesi, dünyanın pek çok harikasını barındıran müzeleri, anıt mezarı, antik tiyatrosu, barları, meyhaneleri, lokantaları, kafeleri, sokak ressamları, guletleri ve yelkenlileri ile Bodrum her mevsimi neşeyle karşılar.





GECE GÜNDÜZ BODRUM

Bodrum, Ege Denizi’ne bahşedilen tüm güzelliklerden payını almış olmanın gururuyla misafirlerine gece ve gündüzü farklı bir havayla yaşatır. Gündüzleri Bodrum’un bir parçasına sığmayanlar için limanından onlarca tekne kalkar. Bodrum’da üretilen bu guletler, gecenin sıcaklığını denizde veya kumsallarda tüketmek istemeyenler için ‘Binbir Gece Masalları’nı aratmayacak zenginlikte programlar sunar; yaşamak isteyene saz, caz, varyete olanakları sonsuzdur.

Koyların huzuruna sığınanlar için gece ve gündüz çalışan minibüsler hizmet verir. Bodrum’dan denize açılan hemen her teknenin güzergâhında Ada Boğaz, Gümbet, Kargı, Yalıçiftlik, Akyarlar, Gümüşlük, Ortakent, Yalıkavak, Bağla, Gündoğan, Torba, Bardakçı, Kadıkalesi, Turgutreis, Bitez, Karaincir ve Göltürkbükü yer alır.

‘EBEDİ MAVİLİKLER ÜLKESİ’

Bodrum’u fazla heyecanlı bulanlara önerilebilecek yerlerin başında eskiden Gölköy ve Türkbükü diye iki köy olan ve bugün artık tek bir belediyenin çatısı altında birleşen Göltürkbükü gelir.

Koyun batısında tepelerin arasına gizli Türkbükü köyü, önünde yer alan iki adayla birlikte denizciler için doğal bir sığınak niteliği taşır. Koyun tabanına yerleşik Gölköy ise yemyeşil bir vadinin üzerindedir. Uzun ve pürüzsüz kumsalı, küçük pansiyon ve restoranları gece ve gündüz yalnız kalmaz.



Bodrum’a yalnızca iki kilometre uzaklıktaki Gümbet, adını sayısız beyaz kubbeli yağmur sarnıçlarına borçludur. Kıyısı sığdır ve en sıcak günlerde bile konuklarını serin tutar. Su kayağı ve sörfle stres atmak isteyenler için idealdir.

Balığın en âlâsının yenilebildiği Gümüşlük’ün kuzeydoğusundaki koya doğru on dakika yürünecek olursa, bir yamacın kenarından denizin içine fırlamış gömülü bir duvar görülür. Buraya tekneyle gelenler, sualtı kalıntılarına çarpmamak için, girişin doğu yakasından adanın
yakınlarına demirlemek isteyeceklerdir.

Bir zamanlar önemli bir balıkçılık merkezi olan Gündoğan sahilinde konukları birkaç konforlu, ama küçük otel ağırlar. Koyun karşısındaki Küçüktavşan Adası'nın yamacında eski bir Rum kilisesi bulunur.




Torba, yarımadanın en kuzeydoğu ucunda, korunaklı bir koyda kuruludur. Sakin ve huzurlu bir atmosferi ve Bodrum'a kolayca ulaşımı nedeniyle tercih edilen koylardandır. Bardakçı koyu, Bodrum limanının hemen dışında yer alır. Yerel günlük teknelerin uğrak yeri de olan Bardakçı, marina ile Gümbet arasındaki tepeden yürüyerek yalnızca bir dakika sürer. Geniş kumsallı Bitez, Ortakent ile birlikte yarımada üzerindeki en önemli narenciye yetiştirme alanıdır. Kumsal, su sporlarının ateşli meraklıları ve güneş aşıkları ile ünlüdür.




‘MAVİ SÜRGÜN’

Bugün pek çok tatilcinin sayısız eğlence ve dinlenme olanakları nedeniyle her gidişinde bir daha dönmemeyi hayal ettiği Bodrum, tarih boyunca da nicelerinin ilgisini çekmiş. Tarihçi Heredot'u, tarihin ilk kadın amirali olan I. Artemisia, onun kadar başarılı bir amiral olan II. Artemisia'yı, Leachares, Shepas gibi sanatçıları yetiştiren Bodrum’a bin yıllar sonra sürgüne yollanan Cevat Şakir Kabaağaçlı, kendini Bodrum’a, Bodrum’u da kendine katmış.

Ve giderek adını unutmuş, Halikarnas Balıkçısı olarak anılır olmuş. Zorunlu olarak önderilmesine karşın Cevat Şakir, sürgün yeri Bodrum’u ‘nur içinde yaşanılacak yer’ olarak nitelendirirdi. Ve Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ve diğer dostları ile başlangıç noktası Bodrum olan Mavi Yolculukları da başlattı.




TARİHİ 5000 YILLIK

Homeros’un deyimiyle ‘Ebedi mavilikler ülkesi’ Bodrum’un çekiciliği bugüne özgü değil elbette. Bodrum Yarımadası’nın en eski yerleşim yeri Peynir Çiçeği Mağarası’nda ele geçen Kalkolitik Çağ buluntuları, bu toprakların 5000 yıllık bir geçmişi olduğunu kanıtlıyor.


Eski adı Halikarnassos olan Bodrum’un MÖ 11. yüzyılda Karyalılar tarafından kurulduğu sanılıyor. ‘Tarihin Babası’ olarak nitelenen Heredot, Halikarnassos’un MÖ 7. yüzyılda altı kentten oluşan Heksapolis Birliği içinde yer aldığını yazar. Çağlar boyunca Ege adalarından gelenlerin sayısız kez istilasına uğrayan Bodrum, Akdeniz'de hakimiyet kurmak isteyenler
için her zaman gözde bir merkez olmuş.




Perslerin, Makedonların, Roma İmparatorluğu’nun, Bizans'ın, Menteşe Beyliği’nin ve St. Jean Şövalyeleri’nin egemenliği altına giren Bodrum’un yoğun ilgiye mahzar olan kalesi de şövalyeler tarafından yapılmış. 1406-1523 tarihlerinde inşa edilen kale, bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. Akdeniz'i bir Türk gölü haline getiren Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında düzenlediği Rodos Seferi’nde Rodos ile birlikte Bodrum'u da Osmanlı topraklarına katmış.


DÜNYANIN YEDİ HARİKASINDAN BİRİ

“Dünyanın Yedi Harikası”ndan biri olarak kabul edilen Mausoleion’un öyküsü ise Karya Satrabı Mausolos’un Halikarnassos’u Karya Bölgesi başkenti yapması ile başlıyor. Halkı üç büyük kent olan Halikarnassos, Myndos ve Theangela'da oturmaya mecbur tutan Mausolos'un ölümünden sonra tahta karısı II. Artemisia geçiyor ve kocasını sonsuza kadar yaşatacak bu anıtmezarı oluşturuyor.

Bugün müze olarak düzenlenen Mausoleion’da sadece mezar odası ve dümdüz bir kalıntı alanı görülüyor. Antikçağın kusursuz heykel ve kabartmaları ise alçı kopyalar şeklinde sergileniyor.

Bodrum’un bir diğer tarihî güzelliği ise MÖ 4. yüzyıldan. Halikarnassos antik kentinin kuzeyinde yer alan antik tiyatro... Yenilenerek hayata döndürülen bu görkemli yapı, Roma İmparatorluk Çağı öncesi tiyatro yapılarının tüm özelliklerini içeriyor.

Tarih boyunca yaşayanların silinmemiş izleri ve doğanın sunduğu eşsiz güzelliğiyle sonsuza dek orada kalma isteği verdiğinden son derece tehlikeli olan Bodrum başka hiçbir yere benzemez. Gidenler orada ‘nur içinde yaşamayı’ en azından düşlerine taşır.





Yazı: TANSEL TÜZEL

Foto: OĞUZ HAMZA

Source: THY Magazine